Münih Günlüğüm-3


münih

Anne neden ayakkabılarım bu kadar temiz? Günlerdir giyiyorum toz bile olmadı. İşte kızımın bu tespiti sebebiyle 3. Münih günlüğü yazımı yazmak istedim. Münih'te 3. haftamıza başladık. Zaman su gibi geçiyor, nasıl 3 hafta geçti hala anlayamıyorum ama Münih'i, havasını, doğasını, sakinliğini sevdik. Şuan eylül ayı ve hava sürekli güneşli olduğu için havasını sevmiş olabiliriz belki yazıyı Aralık ayında güncellerim :)

Kızımın okuldaki arkadaşları ile ilgili, çevre veya Münih'teki yaşam ile ilgili çok ilginç
tespitleri var. Unutmamak için hepsini yazmak istedim çünkü bir çocuğun gözünden farklı bir kültürün analizi bizim kalıplaşmış bakış açımızdan çok daha farklı olabiliyor. Bu yüzden yorumları, farkındalıkları benim için çok değerli :)

* İlk konumuz temizlik. Yıllardır yabancı filmleri izler sonra da "Ayyy ne pis bunlar, eve ayakkabı ile giriyorlar." diye aklımızdan geçiririz. Şu 3 haftada anladım ki sokaklar çok temiz, nasıl oluyor bilmiyorum ama ayakkabılar toz bile olmuyor. Yollara çöp atanlar yok, yerlerde sigara izmaritleri yok, tüküren henüz görmedim böyle olunca her yer temiz kalıyor. Herkes çöplere çok özen gösteriyor, zaten ciddi bir atık yönetimi var ki o ayrı bir post konusu, hayran kalmamak elde değil.


* Yollarda herkes bisikletli, işe veya okula bisiklet ile giden çok fazla kişi var. Metro durağının önüne bisikletlerini kilitleyip yollarına devam ediyorlar. Tabi ki şehrin yollarının da buna uygun olması çok kritik. Kendimi İstanbul yokuşlarında bisikletle düşünemiyorum. Spor buradaki insanların hayatında çok fazla yer alıyor. Akşamları herkes koşu yapıyor, parklarda tempolu yürüyüş yapıyor. Spor salonlarının içi ise insan kaynıyor diyebilirim :) Bu arada kaldırımda yürürken bisiklet yoluna geçmeyin, hatta dikkatli olun çünkü o yolda da ciddi bir trafik var.

* Münih'e taşınacağımızı duyan herkes yeşile doyacaksınız demişti ama yaşamadan anlamak zormuş. Gerçekten her yer yeşil, yollarda yürümeye doyamıyorum. Yeşil görmeye Polenezköy'e giden bir İstanbullu olarak burası cennet gibi geldi. Gözler, akciğerler bayram etti diyebilirim. Hele bir Englisher Garten var ki dillere destan. Mutlaka gidilmeli, görülmeli ve çimlerinde uzanılmalı.
Tüm Münih halkı parkta piknik yapıyor, ailecek geziyor, uzanıyor, su kenarında çocuklar oynuyor, at binme yolunda at ile gezenler var, bikinisini giyip güneşlenenler var. Özetle herkesin kendi keyfinde olduğu, pek kimsenin de kimseye karışmadığı rahat, yeşillikler içinde bir yer. New York'taki Central Park'tan büyük olduğu söyleniyor. Parkın bir bölümü çıplak güneşlenenlere ait o bölgeden geçerken çocuklara dikkat edin uyarısında da bulunayım hemen :)

* Kızımın okula başladığı ilk gün okulda yangın tatbikatı varmış. Eve heyecanla geldi ve çok ilginç bir şey oldu dedi. Tatbikatta herkes sessizdi, olması gereken yerine gitti ve toplanma alanında kimse konuşmadı dedi :) Bizim için ilginç bir durum kabul etmek lazım. Sonuçta 12 yıl kurumsal hayattaydım, her yıl bir kaç kez tatbikat olurdu. Kocaman insanlar olmamıza rağmen bu işe eğlenceye çevirir, çay mı içsek, toplanma alanında ne yapsak gibi sohbetler ederdik. Çocukların bu denli özen göstermesi, bu disipline de saygı duymaları bizi şaşırttı. Tabi ki doğrusu bu :)

* Okul seçme süreci ile ilgili detayları ayrı bir postta yazmak istiyorum ama ufak bir noktayı burada yazmadan geçemeyeceğim. Kızım okuldan hiç gelmediği kadar mutlu geliyor. Okuldaki öğrenme yöntemleri bizden gerçekten çok farklı. Mesela hepsinin bir solucanı var ve fen dersini o solucanla işliyorlar. Eğim, hız, açılar gibi bir çok konu solucanın hareket etmesi ile ve deneyler ile ölçülüyor. Derste eğlendikleri için konuları da ezberlemedikleri için pratik bir şekilde öğreniyorlar. Okulun bu konudaki özeni, eğitime yaklaşımı bizi gerçekten hayran bıraktı. Her sabah her sınıftan bir kişi seçiliyor ve okul bahçesinde grup halinde çöp toplanıyor. Çocuklara temizlik, düzen ve atık yönetimi bilinci daha çok küçük yaştan itibaren veriliyor.

* Okul ile ilgili kızımın sıkıntılı olduğu bir konu var ki o da ödevler :) Çok az ödev veriyorlar. 6. sınıftaki bir öğrenci kendine zaman ayırmalı, kitap okumalı, dinlenmeli diyorlar ama kızım yıllardır yoğun ödevlere alışkın olduğu için boşluğa düştü. Geçen gün "Anne kendime zaman ayırmaktan yoruldum." dedi :) 

* 3 haftadır televizyon izlemiyoruz. Evde aslında televizyon var ama açmadık, tuhaf bir durum oldu bizim için. Akşamları hep beraber sohbet, oyun, bir şeyler okuma derken geçiyor. İstanbul'da kendi evimizde olsak en azından ses olsun diye açardık. Aslında o televizyon sesi de bizi yoruyormuş ama farketmiyormuşuz. Şimdi akşamlarımız çok daha dingin ve sakin. Sokaklar da ayrıca sakin. Bazen uzun süre camda bekleyip biri geçecek mi diye bekleyip oyun oynuyoruz.

* AVM yorgunluğu diye bir durum hep hayatımda oldu. Ne zaman bir alışveriş merkezine gitsek bir saat sonra başım ağrır, aşırı yorgunluk çöker ve esnemeye başlarım. Burada pek AVM kültürü yok. Pazar günü ailecek ne yapsak diye düşünüp sonra da "Hadi AVM gezelim" diye düşünen de yok çünkü her yer kapalı. Evet, marketler bile kapalı. Ekmek almak isteseniz alacak yer yok, bu yüzden cumartesi tüm işlerinizi bitirmelisiniz ki pazar günü herkes kendine veya ailesine vakit ayırabilsin. Sanırım bu yüzden dışarı çıktığımda eve hiç yorgun dönmüyorum hatta çok daha enerjik oluyorum.

Daha yazacak çok şeyim var ama şimdilik sonlandırıyorum.

Önceki günlük yazılarım :)

Münih Günlüğüm -1 

Münih Günlüğüm -2


Hiç yorum yok